-
1 auferlegen
koymakyüklemek -
2 setzen
setzen ['zɛtsən]I vtetw auf die Tagesordnung/in die Zeitung \setzen bir şeyi gündeme/gazeteye koymak;etw an den Mund \setzen bir şeyi ağzına koymak;ein Kind in die Welt \setzen ( fam) dünyaya bir çocuk getirmek2) ( Pflanze) dikmek5) typo dizmekgleich setzt es was! ( fam) şimdi bir tane yersin!II vrsich \setzen1) ( Person) oturmak;bitte, \setzen Sie sich! lütfen oturunuz!2) ( Flüssigkeit) durulmak; ( Staub) konmak (in/auf -e/üstüne); ( Geruch) sinmek (in/auf içine/üstüne)3) ( beginnen)sich an etw \setzen bir şeyin başına oturmakIII vi1) ( im Spiel) (ortaya) koymak2) ( überqueren)über etw \setzen geçmek -
3 stellen
stellen ['ʃtɛlən]I vt1) (hin\stellen) koymak ( auf -e); (auf\stellen) dik koymak ( auf -e), dikmek; (hinein\stellen) koymak (in -e), yerleştirmek (in -e);Bedingungen \stellen şartlar koymak [o koşmak];der Hund stellt die Ohren köpek kulaklarını dikti;etw an die Wand \stellen bir şeyi duvara dayamak;dieses Foto wirkt gestellt bu fotoğraf poz verilip çekilmiş gibi2) ( regulieren) ayarlamak;stell das Radio leiser/lauter radyonun sesini kıs/aç;die Uhr \stellen saati ayarlamak;3) (bereit\stellen) etmek, bulundurmak4) ( Verbrecher) tutmakjdn zur Rede \stellen birini hesaba çekmek, birinden hesap sormak;einen Antrag auf etw \stellen bir şey için istemde bulunmak;eine Sache über eine andere \stellen bir şeyi diğer bir şeyin üzerine koymak;jdn vor Gericht \stellen birini mahkemeye vermek;etw in Frage \stellen bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek;etw in Rechnung \stellen bir şeyi hesaba yazmak;etw in Abrede \stellen bir şeyi yadsımak [o inkâr etmek];etw unter Quarantäne \stellen bir şeyi karantinaya almak;auf sich selbst gestellt sein kendi başının çaresine bakmak;jds Geduld auf die Probe \stellen birinin sabrını tüketmek;hohe Anforderungen an jdn \stellen bir kimseden çok şey istemek;eine These in den Raum \stellen bir tezi ortaya atmakII vrsich \stellen1) (sich hin\stellen) dikilmek;sich auf die Hinterpfoten \stellen arka ayakları üzerine kalkmak;sich auf Zehenspitzen \stellen ayak parmaklarının ucuna basarak dikilmek2) ( vortäuschen)sich taub/unwissend \stellen duymazlıktan/bilmezlikten gelmek;sich dumm \stellen aptallığa vurmak3) ( der Polizei) teslim olmak4) ( nicht ausweichen)sich gegen etw \stellen bir şeye karşı pozisyon almak;sich hinter jdn \stellen birine arka çıkmak -
4 aufstellen
auf|stellenI vt1) ( aufbauen) kurmak; ( Denkmal) dikmek; ( Zelt) kurmak; ( Maschine) yerleştirmek, koymak; ( in einer Reihe) dizmek2) ( aufrichten) dikmek4) ( Kandidat) göstermek5) ( Rekord) kırmak; ( Regel) koymak; ( Theorie) ortaya atmak; ( Bedingung) koymak, koşmak; ( Behauptung) ileri sürmek; ( Plan) kurmakII vrsich \aufstellen ( sich postieren) dikilmek; ( in einer Reihe) dizilmek;sich hintereinander \aufstellen arka arkaya dizilmek -
5 hinstellen
hin|stellenI vt1) ( Gegenstand) koymakjdn als Vorbild \hinstellen birini örnek olarak göstermek;jdn als Dummkopf \hinstellen birini aptal yerine koymakII vrsich \hinstellen dikilmek;stell dich gerade hin! dik dur! -
6 lagern
lagern ['la:gɐn]I vi1) ( kampieren) kamp yapmak3) ( vorkommen) bulunmak4) tech durmakII vt1) (aufbewahren: Waren) depolamak, depoya koymak, ambara koymak; ( Esswaren) saklamak;kühl \lagern soğuk bir yerde saklamak2) ( legen) koymak;das Bein hoch \lagern bacağını yüksek bir yere koyarak tutmak;dieser Fall ist anders gelagert bu olay diğerlerinden farklıdır -
7 legen
legen ['le:gən]I vt1) ( allgemein) yatırmak; (hin\legen) koymak;das Buch auf den Tisch \legen kitabı masayı koymak;das Kind ins Bett \legen çocuğu yatağa yatırmak;er legte ihm den Arm um die Schultern kolunu omzuna koydu;er legte die Stirn in Falten alnını kırıştırdı;etw aus der Hand \legen bir şeyi elinden bırakmak3) Feuer \legen kundak koymak;Karten \legen fal açmak;Eier \legen yumurtlamakII vrsich \legen1) (sich hin\legen) yatmak, uzanmak;sich schlafen \legen yatağa yatmak;sich in die Sonne \legen güneşe uzanmak;sich ins Bett \legen yatağa yatmak;sich auf den Bauch/auf den Rücken \legen yüzükoyun/sırtüstü yatmak2) ( Lärm) kesilmek; ( Kälte) sona ermek; ( Zorn, Begeisterung) yatışmak; ( Sturm) yatışmak, mayna etmek, hızını almak; ( Wind, Schnee, Regen) dinmekNebel legt sich auf/über die Stadt kentin üstüne sis çöktü -
8 zurücksetzen
zurück|setzenI vi geri gitmekII vt1) ( an einen Platz) geri koymak3) ( benachteiligen) haksızlık etmek (-e), hakkını yemek(-in)4) ( Auto) geri çekmekIII vrsich \zurücksetzen1) ( sich wieder setzen) tekrar oturmak2) ( nach hinten) arkaya oturmak -
9 zurückstecken
zurück|steckenI vi1) ( mit Ansprüchen) mütevazı olmak2) ( nachgeben) sonunda kabul etmek, sonunda razı olmakII vt1) ( wieder einstecken) yerine koymak [o sokmak];den Brief in den Umschlag \zurückstecken mektubu zarfına geri koymak2) ( nach hinten) geriye koymak -
10 zurückstellen
zurück|stellenvt1) ( an seinen Platz) (eski) yerine koymak, geri koymak3) ( Waren) bir kenara koymak -
11 aufstellen
aufstellen <-ge-, h>sich hintereinander aufstellen art arda dizilmek -
12 belegen
belegen v/t <o -ge-, h> kaplamak; Platz tutmak; (beweisen) belgelemek; Kurs usw -e yazılmak; kaydolmak;den ersten Platz belegen ilk sırayı almak; -
13 einsetzen
einsetzen <-ge-, h>1. v/t (-in içine) koymak, yerleştirmek; (ernennen) -e atamak; Mittel kullanmak; Geld yatırmak; Leben tehlikeye atmak;jemanden einsetzen (in, bei) b-ni (-de, b-nin yanında) görevlendirmek;jemanden als Erben einsetzen b-ni mirasçı tayin etmek;sein Leben einsetzen hayatını ortaya koymak2. v/r: sich einsetzen çaba göstermek, angaje olmak;sich für jemanden, etwas einsetzen -i desteklemek3. v/i Regen usw başlamak -
14 polstern
polstern v/t <h> kıtıkla doldurmak; (wattieren) -e pamuk/yün koymak koymak;fam fig gut gepolstert (dick) tombul -
15 setzen
setzen <h>1. v/t koymak; Person oturtmakwetten setzen auf (A) -e oynamak, koymaksich setzen auf (A) Pferd, Rad usw -e binmek;sich setzen in (A) Auto usw -e oturmak, -e binmek, fam -e atlamak;sich zu jemandem setzen b-nin yanına oturmak;setzen Sie sich, bitte! oturun lütfen! -
16 unterstellen
unterstellen1 <-ge-, h>1. v/t unter Dach usw -in altına koymak; (unterbringen) (in D -e) yerleştirmek; (dalassen) ( bei -de) bırakmak; (lagern) depoya koymak; (unterordnen) -i -in emrine vermekunterstellen2 v/t <o -ge-, h> (annehmen) farz etmek, varsaymak;jemandem etwas unterstellen b-ni bş-le suçlamak (haksız yere);jemandem unterstellen, dass er … b-nin -diğini iddia etmek -
17 wieder
wieder adv gene, tekrar, yeniden, bir daha;wieder aufbauen tekrar kurmak;wieder aufbereiten geri kazanmak/döndürmek; PHYS yeniden işlemek;wieder aufführen yeniden sahnelemek;wieder aufleben lassen (tekrar) canlandırmak;wieder aufnehmen -e yeniden başlamak;wieder beleben diriltmek, canlandırmak;wieder beschaffen tekrar temin etmek, yerine koymak;wieder einführen tekrar yürürlüğe koymak; ÖKON yeniden ithal etmek;wieder einsetzen (in -e) tekrar yerleştirmek;wieder entdecken yeniden keşfetmek/bulmak;wieder erkennen (an D -den) tanımak;wieder erlangen yeniden elde etmek;wieder eröffnen yeniden açmak;wieder finden tekrar bulmak; fig yeniden kazanmak;wieder gutmachen telafi/tazmin etmek;wieder herstellen restore etmek; MED sağlığına kavuşturmak;wieder sehen tekrar görmek;wieder vereinigen tekrar birleşmek;wieder verwenden tekrar kullanmak;wieder verwerten tekrar değerlendirmek;wieder wählen tekrar seçmek; TEL tekrar çevirmek;schon wieder? gene mi?;ich bin gleich wieder da! hemen dönüyorum/geliyorum! -
18 abgesehen
II adj;\abgesehen von -den başka, bir yana;es auf jdn \abgesehen haben ( an jdn Interesse haben) bir kimseye göz koymak; ( sich jdn merken) birine kancayı takmak [o atmak];es auf etw \abgesehen haben bir şeye göz dikmek [o koymak], bir şeyde gözü olmak -
19 absetzen
ab|setzenI vt4) ( aussteigen lassen) indirmek (an/in -de)5) ( den Reiter abwerfen) üstünden atmakvon der Steuer \absetzen vergiden düşmek [o indirmek]9) ( Säugetiere) memeden kesmekII vrsich \absetzen1) chem çökelmek3) ( sich abheben) belirginleşmek4) mil geri çekilmek -
20 abstellen
ab|stellenvt1) ( hinstellen) koymak, yere koymak3) ( Auto) park etmek4) ( Missstände) son vermek
См. также в других словарях:
koymak — koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo koymak — 1) gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak 2) bir malın serbest sürümünü engellemek 3) bir mala el koymak, müsadere etmek 4) siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda caydırmak amacıyla yaptırım uygulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haciz koymak — (bir şeye) borçlunun malına el koymak Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kundak sokmak (veya koymak) — 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta koymak — 1) gereken yerde nokta işaretini kullanmak 2) mec. bir işi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktayı koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese koymak — argo aldatıp çıkar sağlamak O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rehine koymak (veya vermek) — Tutuya koymak Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük